Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
FIKRA TERİMİ
“Fıkra” kelimesi dilimize Arapçadan geçmiştir. Kısa, küçük, nükteli hikâyelere fıkra denilmektedir. Ancak, dilimizde birçok farklı anlamda kullanılan “fıkra”nın, bunların dışında; “omurga kemiği, bir makale veya yazının bütünden ayrılabilen parçası, kanun maddelerinin her bir bendi” anlamlarına geldiği de bilinmektedir.
Çeşitli sözlüklerde, “fıkra” teriminin benzer anlamlarla yer aldığını görürüz:
Kamûs-i Türkî’de fıkra karşılığı olarak;
1. Omurga kemiği,
2. Makale ve yazının ayrıca bir kelam veya bahis teşkil eden ve makale veya yazının mâkabl ve mâbâdından ayrılabilen parçası,
3. Nizam ve kanun veya kavâid-i ilmiye ve fenniye kitaplarında bend, madde,
4. Küçük hikâye, kıssa.” açıklaması yer almaktadır (Şemseddin Sami 1873: 1241).
Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’te “fıkra” terimi için;
1. Omurga kemiklerinden bir boğum, omur.
2. Bend, madde, paragraf,
3. Kısa hikâye, masal, kıssa,
4. Kanun maddelerinin paragraflarından her biri,
5. Kısım, fasıl, bölüm,
6. Yazılmış kısa bir haber,
7. Gazetelerde, gündelik hadiselerin kısa ve temiz bir üslupla yazılmış şekli.” denilmektedir (Devellioğlu 1986: 317).
Türkçe Sözlük’te ise ”fıkra”nın anlamı yukarıdakilerden farklı değildir.
1. Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyecik, anekdot,
2. Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü,
3. Kanun maddelerinin kendi içlerinde satır başlarıyla ayrıldıkları ufak bölümlerden her biri,
4. Paragraf,
5. Omur” (Türkçe sözlük 2005:695).
Anadolu sahasında, fıkra teriminin karşılığı olarak çeşitli zamanlarda;
hikâye, kıssa, masal, mizah, nükte, latife, şaka, kısa hikâye vb. gibi terimler kullanılmıştır. Bir dönem (XVI. Yüzyılda), fıkraların toplanıp yazıldığı mecmualara “letaif” adı verilmiştir. Bunların en meşhuru şair Lamiî Çelebi’nin Letaifnâmesi’dir. 19. Yüzyıldan itibaren bu tür için “fıkra” terimi kullanılır olmuştur. Aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, küçük ve güldürücü
hikâyelere “anekdot (anecdote)” denilmeye başlanmıştır.
Fıkra ile ilgili, ilk yazılı kaynak olarak gösterebileceğimiz Divanü Lügat-it Türk’te, herhangi bir metin örneği verilmeksizin konuyla ilgili; “külüt” (halk arasında gülünç olan nesne) (Kaşgarlı Mahmud 1992: C. I, 357 ) ve “köğ” (bir şehir halkı arasında meydana çıkan, bir sene içinde gülünen şey, gülmece3) (Kaşgarlı Mahmud 1992: C. III, 131) kelimeleri geçmektedir. Anlamları itibariyle fıkra karşılığında kullanıldığı düşünülen bu kelimelerin benzerine başka kaynaklarda rastlanmamıştır. Ayrıca, “külünç” (gülünç) (Kaşgarlı Mahmud 1992:C. III, 374 ) terimi de Divan’da geçen ancak, tam olarak “fıkra”yı karşılamayan bir kelime olup gülünç olan her şeyi içine alır.
Son yıllarda, bir taraftan güldürürken diğer taraftan düşündüren fıkra teriminin Arapça kökenli olması sebebiyle Türkçe karşılığını arayan bazı araştırıcılar bu türe “güldüşün” adını uygun görmüşlerse de çoğunluk, “fıkra” terimini kullanmada ısrar etmektedir. Ama özellikle Nasreddin Hoca fıkraları için “güldüşün” teriminin yerinde bir karar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü daha çok hisse kapmayı veya karşıdakine bir mesaj iletmeyi hedefleyen Nasreddin Hoca fıkralarının her birinin temelinde derin anlam ve düşünceler yatmaktadır.
Tarih: 2021-01-22 09:28:28 Kategori: Edebiyat
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
FIKRA TERİMİ Nedir
“Fıkra” kelimesi dilimize Arapçadan geçmiştir. Kısa, küçük, nükteli hikâyelere fıkra denilmektedir. Ancak, dilimizde birçok farklı anlamda kullanılan “fıkra”nın, bunların dışında; “omurga kemiği, bir makale veya yazının bütünden ayrılabilen parçası, kanun maddelerinin her bir bendi” anlamlarına geldiği de bilinmektedir.
Çeşitli sözlüklerde, “fıkra” teriminin benzer anlamlarla yer aldığını görürüz:
Kamûs-i Türkî’de fıkra karşılığı olarak;
1. Omurga kemiği,
2. Makale ve yazının ayrıca bir kelam veya bahis teşkil eden ve makale veya yazının mâkabl ve mâbâdından ayrılabilen parçası,
3. Nizam ve kanun veya kavâid-i ilmiye ve fenniye kitaplarında bend, madde,
4. Küçük hikâye, kıssa.” açıklaması yer almaktadır (Şemseddin Sami 1873: 1241).
Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat’te “fıkra” terimi için;
1. Omurga kemiklerinden bir boğum, omur.
2. Bend, madde, paragraf,
3. Kısa hikâye, masal, kıssa,
4. Kanun maddelerinin paragraflarından her biri,
5. Kısım, fasıl, bölüm,
6. Yazılmış kısa bir haber,
7. Gazetelerde, gündelik hadiselerin kısa ve temiz bir üslupla yazılmış şekli.” denilmektedir (Devellioğlu 1986: 317).
Türkçe Sözlük’te ise ”fıkra”nın anlamı yukarıdakilerden farklı değildir.
1. Kısa ve özlü anlatımı olan, nükteli, güldürücü hikâyecik, anekdot,
2. Gazete veya dergilerde gündelik konuları bir görüş ve düşünceye bağlayarak yorumlayan ciddi veya eğlendirici yazı türü,
3. Kanun maddelerinin kendi içlerinde satır başlarıyla ayrıldıkları ufak bölümlerden her biri,
4. Paragraf,
5. Omur” (Türkçe sözlük 2005:695).
Anadolu sahasında, fıkra teriminin karşılığı olarak çeşitli zamanlarda;
hikâye, kıssa, masal, mizah, nükte, latife, şaka, kısa hikâye vb. gibi terimler kullanılmıştır. Bir dönem (XVI. Yüzyılda), fıkraların toplanıp yazıldığı mecmualara “letaif” adı verilmiştir. Bunların en meşhuru şair Lamiî Çelebi’nin Letaifnâmesi’dir. 19. Yüzyıldan itibaren bu tür için “fıkra” terimi kullanılır olmuştur. Aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise, küçük ve güldürücü
hikâyelere “anekdot (anecdote)” denilmeye başlanmıştır.
Fıkra ile ilgili, ilk yazılı kaynak olarak gösterebileceğimiz Divanü Lügat-it Türk’te, herhangi bir metin örneği verilmeksizin konuyla ilgili; “külüt” (halk arasında gülünç olan nesne) (Kaşgarlı Mahmud 1992: C. I, 357 ) ve “köğ” (bir şehir halkı arasında meydana çıkan, bir sene içinde gülünen şey, gülmece3) (Kaşgarlı Mahmud 1992: C. III, 131) kelimeleri geçmektedir. Anlamları itibariyle fıkra karşılığında kullanıldığı düşünülen bu kelimelerin benzerine başka kaynaklarda rastlanmamıştır. Ayrıca, “külünç” (gülünç) (Kaşgarlı Mahmud 1992:C. III, 374 ) terimi de Divan’da geçen ancak, tam olarak “fıkra”yı karşılamayan bir kelime olup gülünç olan her şeyi içine alır.
Son yıllarda, bir taraftan güldürürken diğer taraftan düşündüren fıkra teriminin Arapça kökenli olması sebebiyle Türkçe karşılığını arayan bazı araştırıcılar bu türe “güldüşün” adını uygun görmüşlerse de çoğunluk, “fıkra” terimini kullanmada ısrar etmektedir. Ama özellikle Nasreddin Hoca fıkraları için “güldüşün” teriminin yerinde bir karar olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü daha çok hisse kapmayı veya karşıdakine bir mesaj iletmeyi hedefleyen Nasreddin Hoca fıkralarının her birinin temelinde derin anlam ve düşünceler yatmaktadır.
Tarih: 2021-01-22 09:28:28 Kategori: Edebiyat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx